7 Ocak 2010 Perşembe

kısa kısa ...

blogun güncellenmesini annen olarak bir süreliğine devralıyorum İlsu'cuğum..ama emin ol sen büyüdükçe burayı güncellemek zorlaşıyor...yazacak çok şey var ama zamanın hızına yetişmek mümkün değil..
eylül- ekim ayları senin soğuk algınlıklarınla geçti.. bir de domuz gribi salgını korkusu vardı tabi... bu salgın yüzünden toplumca paranoyak olduğumuz için seni her hafta bir tiyatroya götürme hayallerim bir süre ötelendi..
bu arada sen 2 -3 yaş ergenlik sendromunun en tepe noktasına ulaştın... aramız senle ne kadar soğuduysa babanla o kadar ısındı :)... babammm... babacığımmm diye ona sarılırken.. tam tersine çetilll eyyeme memiii ( çekil elleme beni) diye beni kendinden uzaklaştırdın... sonra Prof. Sabiha Paktuna Keskin'den haberdar oldum... onun tüm kitaplarını aldım... yazılarını okudum... ve yanlışlarımı gördüm... uçurumun kenarından döndük diyebilirim. son 2 haftadır onun tavsiyelerine uyuyorum ve nihayet hayat bizim için çok daha çekilebilir hale geldi... çocukların dünyasının 3boyutlu bir resime benzediğini farkettim onun sayesinde.. ilk bakışta hiç bir şey anlamıyorsun karman çorman sana hiç bir şey ifade etmeyen bir resim... ama konsantre olunca, empati kurunca 3. boyutu yakalıyorsun ve birden bire bambaşkabir dünyaya geçiş yapıyorsun... taaa ki gözlerini kırpana yada yanlışlıkla kaydırana kadar... sonra kendi dünyana tekrar dönüveriyorsun... işte siz çocukların dünyası böyle bir şey... sürekli o boyutta kalmak mümkün değil ama sıklıkla girip bakmak gerek...

güzel kızım, bu arada abla olma hazırlıkların da çok başarılı gidiyor :)...3. yaşını doldurduktan bir ay sonra aramıza katılacak olan erkek kardeşin ile çok iyi geçineceğinizden eminim :).

her geçen gün büyüyorsun, kendi kararlarını kendin veriyorsun, kendine göre doğruların-yanlışların var ve bunun uğruna mücadeleni vermekten kaçınmıyorsun...

tipik kız çocuklarının sevdiği oyuncaklar ile aran pek yok.. bebeklerle oynamayı sevmiyorsun.. evin her tarafı boya kalemleri ve arabalar ile doldu..buna rağmen yılbaşinda hediye olarak ne istersin diye öğretmenin sana sorduğunda bıkmadan yine "abuya"(araba) istedin... biz de elimiz mahkum aldık... oturup sulu boya ile bir resim yapışın var... hayran olmamak mümkün değil.. öyle ciddi ve özenle yapıyorsun ki...

bir de at binme hevesin var... 2 yaşından bu yana hemen hemen 2-3 haftada bir seni at binmeye götürüyoruz... atları öyle çok seviyorsun ki gittiğimz her yerden kesme şeker toplayıp " ata mama" diyerek ceplerini dolduruyorsun.. en çok siyah ata binmeyi seviyorsun... bu ilgin devam ederse biraz daha büyüdüğünde bu işi hobi olara yapmaya başlayacaksın galiba :)...

geçen gün tutturdun go-kart a bineceğim diye... düşündük taşındık nasıl olur... olmaz ki... yaşı çok küçük ... en sonunda akşamın bir vakti kimsenin olmadığı bir zamanda gittik... babanın kucağında bindin... ben pistin dışında hop oturup hop kalkarken sen sevinç çığlıkları atarak babanın kucağında hızlandıkça hızlandın... Allah korudu valla ikinizi de... bir daha razı olur muyum bilmiyorum...

anlayacağın yaşından oldukça büyük işler yapmaya pek heveslisin... kendine güvenin inanılmaz... bu beni biraz koktutmuyor değil... ama elden bir şey gelmiyor...
annen.

Hiç yorum yok: