9 Şubat 2011 Çarşamba

bir yılı daha devirdik....ve artık 4 kişiyiz :)

Bir yıl olmuş yazmayalı...geçmiş yazılara bir göz attım da hep aynı mazeret ile sözlerime başlamışım... yaşayan biliyor... hakikaten öyle ama.. zaman uçup gidiyor ve biz bu hıza gerçekten yetişemiyoruz... biraz durup ara verebilsek, dinlenebilsek keşke hayatta...

21 Nisan 2010'da ailemize bir birey daha katıldı. Senin gibi o da ayın 21'inde ve çarşamba günü doğdu ama senden farklı olarak o bir boğa :)... koçlar kadar inatçı değillerdir diye umuyorum... bakalım zaman gösterecek :).......
Tabi doğum iznim sayesinde sen de uzun up uzun bir tatil yapma fırsatı yakaladın... haziran'da gittiğimiz Dikili'den Ağustos başında döndük... hergün, günde iki defa olmak üzere denize gittik seninle... bazen Utku da eşlik etti bize bazen senle anne-kız takıldık.... keyifli bir o kadar karmançormandı geçen giden günler... Dikili'yi eğlenceli kılan kuzenin Dünya'nın da aynı zamanda orada olmasıydı... iki bebek ve sen....halimiz görülmeye değerdi :)....

Güzel kızım, büyüyorsun... bir yandan büyümesen hep böyle küçük kalsan diyorum, bir yandan bir an önce büyüsen de paylaşımlarımız artsa diyorum. Garip bir duygu... bunu ancak anne olduğunda anlayabilirsin. Tıpkı benim annemi her geçen gün daha iyi alnadığım gibi :)

Tabi tatil bitince sonbaharda yine okula başladın... bu yıl 4 yaş sınıfındasın...yani büyükler sınıfına terfi ettin :)...büyüdün ya.. piyano dersi de almaya başladın :)... şimdilik çok iyi gidiyor bakalım.... gelecek zaman ne gösterecek... Piyano Öğretmenin Bora bey oldukça başarılı olduğunu şimdiden 6. yaş seviyesini yakaladığını söylüyor...

2010 yılı uçtu gitti anılardaki yerini aldı... 2011 yılının ilk iki ayını da geride bırakmak üzereyiz... şubat ayı senin için de benim için de bir milat olacak sanırım. zira Sabiha Paktuna Keskin'in 7/24 programını uygulamaya başladık seninle... 2 haftayı geride bıraktık... oldukça iyi gittiğimizi düşünüyorum.... neden böyle bir bir programa başladık diyeceksin.... bilmem....sanırım ihtiyacımız olduğunu düşündüğümden.... zira bir süredir sende artikülasyon problemi olduğunu gözlemliyoruz. Bunun nedenini araştırdık fizyolojik olarak herhangi bir sebep bulunamadı son olarak psikolojik olabileceğini düşünüyoruz...Sabiha hanım, 0-3 yaş döneminde anneye bağlanmayı tamamlayamadığını, dolayısyla da anneyi kaybetme korkusu yaşadığını düşnüyor. Konuşmandaki sıkıntının da bundan kaynaklandığına inanıyor. senin herşeyinle yakından ilgilenip üzerine titreyen ben, görünen o ki bir yerlerde bir şeyleri kaçırmışım...inşallah 7/24 programı ile bunu da atlatacağız.

seni çok ama çok seviyorum...
annen

7 Ocak 2010 Perşembe

kısa kısa ...

blogun güncellenmesini annen olarak bir süreliğine devralıyorum İlsu'cuğum..ama emin ol sen büyüdükçe burayı güncellemek zorlaşıyor...yazacak çok şey var ama zamanın hızına yetişmek mümkün değil..
eylül- ekim ayları senin soğuk algınlıklarınla geçti.. bir de domuz gribi salgını korkusu vardı tabi... bu salgın yüzünden toplumca paranoyak olduğumuz için seni her hafta bir tiyatroya götürme hayallerim bir süre ötelendi..
bu arada sen 2 -3 yaş ergenlik sendromunun en tepe noktasına ulaştın... aramız senle ne kadar soğuduysa babanla o kadar ısındı :)... babammm... babacığımmm diye ona sarılırken.. tam tersine çetilll eyyeme memiii ( çekil elleme beni) diye beni kendinden uzaklaştırdın... sonra Prof. Sabiha Paktuna Keskin'den haberdar oldum... onun tüm kitaplarını aldım... yazılarını okudum... ve yanlışlarımı gördüm... uçurumun kenarından döndük diyebilirim. son 2 haftadır onun tavsiyelerine uyuyorum ve nihayet hayat bizim için çok daha çekilebilir hale geldi... çocukların dünyasının 3boyutlu bir resime benzediğini farkettim onun sayesinde.. ilk bakışta hiç bir şey anlamıyorsun karman çorman sana hiç bir şey ifade etmeyen bir resim... ama konsantre olunca, empati kurunca 3. boyutu yakalıyorsun ve birden bire bambaşkabir dünyaya geçiş yapıyorsun... taaa ki gözlerini kırpana yada yanlışlıkla kaydırana kadar... sonra kendi dünyana tekrar dönüveriyorsun... işte siz çocukların dünyası böyle bir şey... sürekli o boyutta kalmak mümkün değil ama sıklıkla girip bakmak gerek...

güzel kızım, bu arada abla olma hazırlıkların da çok başarılı gidiyor :)...3. yaşını doldurduktan bir ay sonra aramıza katılacak olan erkek kardeşin ile çok iyi geçineceğinizden eminim :).

her geçen gün büyüyorsun, kendi kararlarını kendin veriyorsun, kendine göre doğruların-yanlışların var ve bunun uğruna mücadeleni vermekten kaçınmıyorsun...

tipik kız çocuklarının sevdiği oyuncaklar ile aran pek yok.. bebeklerle oynamayı sevmiyorsun.. evin her tarafı boya kalemleri ve arabalar ile doldu..buna rağmen yılbaşinda hediye olarak ne istersin diye öğretmenin sana sorduğunda bıkmadan yine "abuya"(araba) istedin... biz de elimiz mahkum aldık... oturup sulu boya ile bir resim yapışın var... hayran olmamak mümkün değil.. öyle ciddi ve özenle yapıyorsun ki...

bir de at binme hevesin var... 2 yaşından bu yana hemen hemen 2-3 haftada bir seni at binmeye götürüyoruz... atları öyle çok seviyorsun ki gittiğimz her yerden kesme şeker toplayıp " ata mama" diyerek ceplerini dolduruyorsun.. en çok siyah ata binmeyi seviyorsun... bu ilgin devam ederse biraz daha büyüdüğünde bu işi hobi olara yapmaya başlayacaksın galiba :)...

geçen gün tutturdun go-kart a bineceğim diye... düşündük taşındık nasıl olur... olmaz ki... yaşı çok küçük ... en sonunda akşamın bir vakti kimsenin olmadığı bir zamanda gittik... babanın kucağında bindin... ben pistin dışında hop oturup hop kalkarken sen sevinç çığlıkları atarak babanın kucağında hızlandıkça hızlandın... Allah korudu valla ikinizi de... bir daha razı olur muyum bilmiyorum...

anlayacağın yaşından oldukça büyük işler yapmaya pek heveslisin... kendine güvenin inanılmaz... bu beni biraz koktutmuyor değil... ama elden bir şey gelmiyor...
annen.

7 Ağustos 2009 Cuma

zaman bana yetişemiyor....

Büyümek zor iş... büyüdükçe yapmak istediklerim, artıyor zaman yetmemeye başlıyor... blogumu bile günceleyemiyorum. Bu işi bir süreliğine anneme devretmem gerekecek galiba :))
Son üç ayda pek bir büyüdüğümü söylüyorlar :)... bir kere en önemlisi haziran başından bu yana bez kullanmıyorum artık. en sevdiğim renk mor (bu rengin güzelliğini anneannemin bana gösterdiği eşsiz güzellikteki çiçeklerde ilk kez farkettim) en sevdiğim çizgi film karakterim "tulli"den sonra artık "Şimşek Mcqueen"... bebekler ile oynamaktan hoşlanmıyorum... arabalara olan merakım ilk defa saçımı kestirmeye gittiğimde başladı. kesim sırasında canım sıkılmasın diye kuaförüm bana özel olarak "şimşek mcqueen" çizgi filmini açınca hayran kaldım o muhteşem hız sahnelerine... bu da bana genlerimden geçmiş olsa gerek...annemle babamın motorsiklet maceralarını görmemiş olsam da sıklıkla duyuyorum çünkü...

tatlılar ile aram çok yok.. ( p.s.: çok şükür :)) [annen] ) yazın Dikili'de bamyanın tadını keşfettim.. oldukça güzel olduğuna karar verdim... bebekken havucu çok seviyordum ama artık görmeye dahi tahammül edemiyorum :). mısır hala en sevdiğim yiyecekler sınıfında ama annem genetiği oynanmış ürünlerden olduğu için bana yedirmiyor :(..... taneli yiyecekleri hala çok seviyorum ve onları tek tek çatalıma batırıp yemekten büyük keyif alıyorum. bu arada yaklaşık 1 aydır çatal bıcak ile yemek yemeği öğrendim.. yemek yemek böyle çok keyifli oluyor :)) gerçi bıçağı sol çatalı ise sağ elimle tutmayı tercih ediyorum ama yine de kesip biçmeyi başarabiliyorum ....

okul nasıl gidiyor derseniz... Temmuz'da bir ay kadar ara verdim ama döndüğümde okulumu özlediğimi farketmişim... keyifle gidiyorum... yazın bir başka keyifli oluyor okul... baharda yetiştirdiğimiz domateslerimizi salatalıklarımızı topluyor, her gün havuza giriyor, yüzme ve bisiklete bimesini öğreniyoruz... bir de el sanatları yapıyoruz mesela dün boncuk dizerek kendime bir kolye yaptım :) (takı takmayı da ne çok severim ya :) ) artık bunu kendim yaptığım için takarım sanırım...geçen gün de el boyaları ile gökkuşağı yaptık ben minik parmaklarımla gökkuşağının kenarlarını süsledim...

hala kendi dilimde konuşmayı tercih ediyorum arada annemin tercümanlık yapması gerekiyor :)
telaffuz hazneme eklediğim kelimelerim şunlar;
uçaa (uçak)
çiyaa( tren)
moo ( mor)
atti ( at)
çiçe ( çiçek)
ciye ( çilek)
abaya ( araba)
cici annene ( büyük anneanne)
bi, diti, üü, döö, bi, ati, dedi, çeçi, dotüü, oooo ( 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10)
baa ee didioo ( ben eve gidiyorum)
dede düdü buda, ama anne düdü bumaa ( dedemin arabası burada ama annemin arabası yok)
ço ço ( çok, hızlı, büyük..)
ciciannene dede co co didiyo ( büyükanneanne dedem çok hızlı gidiyor )
iccu e nene ? ( ilsu'nun evi nerede? )

21 Nisan 2009 Salı

geçen üç aydan kısa kısa...

Bloguma anılarımı yazmayalı ne kadar zaman olmuş... şimdi geriye dönüp bakınca yazacak ne çok şey varmışşş ama biraz ihmal biraz vakitsizlik ...bugünden sonra daha düzenli yazmaya çalışacağım... bu arada geçen zamana ilişkin kısa bir özet vereyim :

Şubat ayında okula başladım. haftanın 5 günü tüm gün gidiyorum. yaşımın erken olduğunu düşünen ve annemle babamı eleştiren herkesi utandırdığımı düşünüyorum :) çünkü okulumu çok seviyorum. :) ilk günden itibaren hiç bir zorluk yaşamadım. öğretmenlerimi de, arkadaşlarımı da, okulumu da çok seviyorum. öte yandan Anneannem ve dedemle geçirdiğim 20 ayımı çok özlüyorum.. o günlerimin ayrı bir güzelliği vardı... Bugün okula bu kadar rahat ayak uydurabildiysem bunda onların çok emeği var.... çünkü 20 ay sadece bakımımı üstlenmediler, kendine güvenen ne istediğini bilen bir birey olabilmem için kişiliğimi oluşturacak temel taşları da özenle bir bir yerine yerleştirdiler... teşkekkürler anneanneciğim, teşekkürler dedeciğim...
----------------
21 mart'ta 2. yaşımı kutladık. üç gün üç gece süren bir kutlama şöleni oldu bu yaşım tıpki bir önceki gibi :) ...bu mutlu günümde beni yalnız bırakmayan tüm sevdiklerime teşekkür ediyorum... çok uzaklardaki kuzenim Piraye'ye de aynı şekilde sevgilerimi gönderiyorum...
------------
ikinci yaşımı doldurduğumun ertesi günü tuvalet eğitimi almaya karar verdim. ilk defa büyük tuvaletimi kendi isteğim ile bana özel tahsis edilen lazımlığıma yaptım ardından babam ve annemle birlikte sifonu çekerek büyük tuvaletimi uzaklara uğurladık ve arkasından "day dayyyy" yaptık. o gün bugündür küçük büyük farketmiyor tuvaletim geldi mi kendim gidip işimi hallediyorum ancak temizlik için hala annemden destek alıyorum. Bu arada bezimden henüz tam anlamı ile vedalaşmaya hazır olmadığımı da itiraf etmem gerek. :) niyetim yazın bu işi sonuçlandırmak .... bakalım... kısmet...
-------------------
Konuşma denemelerim de fena gitmiyor... aslında derdimi 3 kelime ile çok rahat anlatabiliyorum ama annem ısrarla bana cümleler kurdurmaya çalışıyor... en çok kullandığım kelimelerim şunlar;
Mamicam ( yemicem)
abba ( ben yani ilsu)
Buaa ( buraya)
mama ( malum bildiğimiz mama)
dapma ( yapma)
bu nee ?
Açimmii ( açayım mı, kapatayım mı, açar mısın, kapatır mısın, )
olee ( oley)
Accaa ( şapka)
Daydayyy ( bye bye)
buma ( yok, kayıp, bulamıyorum vs..)
çeçiii ( çekil)
eyma ( elleme)
baba ( baba, dede)
anene ( Anneanne)
----------------
Okulda en küçük olduğum için herkes beni inanılmaz kolluyor, bazen ellerindeki nesneleri onları döverek ellerinden almaya çalışsam da :))..küçük olduğum için ve sanırım dayanılmaz bir cazibem olduğu için hiç seslerini çıkarmıyorlar :) Ben de büyüdüğüm zaman aynı şekilde benden küçüklere anlayışlı davranarak bana gösterilen bu hoşgörüyü boşa çıkmayacağım :)...

11 Aralık 2008 Perşembe

kısa, kısa...

Nereden başlasam bilmiyorum o kadar zaman oldu ki yazmayalı....yaz tatilimi dikilide geçirdim, anneannemle dedemin yanında annemle birlikte...erik ağacındaki eriklere "del, del, del" diye çağırdığım günler, denize girdiğim, sahilde kum ile oynadığım günler, merdivenlerden kendi başıma indiğim, dedemin motorsikletine kendimden başka kimseyi bindirmediğim o günler öyle hızlı geçti ki....hiç bir şey anlamadım.. son bahar geldi, yapraklar döküldü ve ben gymboree 'da haftada 2 saat müzik ve resim dersi almaya başladım...resim dersinde duvarları boyuyor, hamurlarla oynuyoruz. ellerimizle resim yapıyoruz, yapıştırma saatinde ise annem için çok güzel hatıralar hazırlıyoruz. Müzik dersinde ise afrika müziği ve klasik müziğin ardından şimdilerde rock&roll öğreniyoruz. inanılmaz keyifli geçiyor günlerim. Anlayacağınız hiç ama hiç boş vaktim yok artık...
ekim sonlarında ilk defa bir sirk'e gittim. arkadaşım Melis ile birlikte :). çok keyifliydi. annemle Mine teyze gösterinin sonuna kadar kalacağımızdan hiç emin değildi ama tam 2 saat boyunca keyifle izledik tüm gösteriyi.


ikinci azılarım çıktığı için artık yemek konusunda annemi eskisi kadar üzmüyorum. İştahım yaza nazaran çok daha iyi sayılır :) ama hala balık ve et ile aram pek yok. sebzelerden brokoliyi seviyorum bir tek.


kendimce gayet güzel konuşuyor derdimi anlatıyorum ama annemler beni anlamıyor, boş gözlerle yüzüme bakıyorlar, onların beni anlaması için biraz daha vakit lazım galiba :). son öğrendiğim kelimelerden sıklıkla kullandıklarım ; uçaa (uçak) , çeçiçe ( çekirdek), açimmiii(açayım mı), del del (gel), mama, anneeee, babaaaa, anniii("anne"nin şımarıkca hali), cimi cimi, (ne olduğu bilinmiyor), amii (dedenin veya anneannenin tespihini çektikten sonra söylenen amin :) ), bıdıbıdı( ne olduğu bilinmiyor)




27 Nisan 2008 Pazar

ben büyüyorum...

Günler geçiyor, aylar geçiyor ve ben hızla büyüyorum,

azı dişlerim çıktığı için artık daha rahat çiğniyorum yemekleri, şu sıralar en çok taze fasülye ile taneli yiyecekleri seviyorum. bezelye, mısır, pilav favorilerim arasında. etle aram pek yok. elma en sevdiğim meyva. yoğurt ve süt ile de aram iyi.

Evdeki çiçeklerin topraklarını gizli gizli alıp yerlere saçıyorum sonra da annemi"beni kurtarrr yanlış bir şey yapıyorum" dercesine çağırıyorum. Babamın telefonunu başkasının kullanmasına asla izin vermiyorum annemin bile. gördüğüm an kavga kıyamet telefonu alıp babama götürüyorum. annemin de yer paspasını kimseye vermiyorum :) paspası bir yerde gördüğümde benden büyük ve oldukça ağır olsa da sürükleye sürükleye anneme götürüyorum yerleri silmesi için ona veriyorum. oyuncaklarım da benim için çok değerli. ben oynamaktan hoşlanmasam da bir başkasının onları ellemesine dayanamıyorum. hemen alıp saklaması için anneme götürüyorum.

merdiven inip çıkmayı da çok seviyorum. tek başıma koşturmaktan (bazen düşsem de), oynayan çocukları seyretmekten inanılmaz keyif alıyorum.

24 Mart 2008 Pazartesi

mutlu yıllar banaaa.....

üç gün üç gece kutladım ilk doğum günümü... üfle üfle bitmedi mumlarım...aç aç bitmedi hediyelerim :)... fazla sözle gerek yok işte o günlerimden bir kaç kare: http://picasaweb.google.com/ilsuyaman/MutluYLlarBanaaa